Mustafa Şimşek
Güneşinden emin olan, başkasının yıldızından korkmaz.
Tüm canlılar gibi sivil toplum kuruluşları da doğar, büyür, yaşar ve ölürler.
İnsanın yaşam süresi için aldığı nefes sayısının, yiyeceği nimetlerin miktarının ancak yüce yaratanın takdir ettiği miktarda olduğu söylenir. Ömrün uzamasını sağlayan şeylerin başında sadakayı cariye geldiği anlatılır.
Sivil Toplum Kuruluşlarının da ömürlerini artıran da bilinenin aksine çevresel unsurlar değil, tıpkı bir insan gibi sadakayı cariye miktarlarıdır. Aslında her şey iyiliğe ve hayra dokunanlara söylenen bir “Allah razı olsun” duasının içerisindedir.
Sivil Toplum Kuruluşlarının kültürümüz ve tarihimizde derin bir yeri vardır. Toplumun tüm sosyal ihtiyaçları için sivil toplum kuruluşu kurulmuş olduğundan, Türk Medeniyeti “Vakıf Medeniyeti” olarak tanımlanır.
Günümüzde sivil toplum kuruluşları vakıf, dernek, birlik, oda ve meslek kuruluşları, sendikalar, okul aile birlikleri gibi çeşitli adlar altında faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Bu sivil toplum kuruluşlarından bazıları odalar, sendikalar, birlikler gibi kuruluşlar gelirlerinin büyük kısmını üye aidatları, kamu destekleri, hizmet veya basılı dokümantasyon gelirlerinden elde ederler. Bir sivil toplum kuruluşu tanımlaması içerisinde olmasına rağmen aslında yarı tüzel kişilikler olarak tanımlanabir.
Vakıflar genellikle kurucusu veya bağışçısı tarafından kendisine bırakılan akaretler ile faaliyet giderlerini karşılarlar. Dernekler ise eğer bir ekonomik menfaat birliği olarak kurulmamışsa veya arkasında belirli bir kitle, parti veya cemaat desteği yoksa gönüllüleri tarafından ödenen üyelik aidatları veya kamunun sunduğu diğer kamu destekleri ile faaliyetlerini sürdürürler.
Sivil Toplum Kuruluşların da belirli miktarda insan bir araya geldiğinden, ister istemez, siyaset ve bürokrasi zemininde etkin oluyorlar.
Bu durum da gerek siyaset veya bürokrasi gerekse sivil toplum kuruluşların da sık sık rol karmaşası ile karşı karşıya kalıyor. Bu durum “şapka değiştirme” diye tabir edebileceğimiz rol değişimi noktasına kadar gidebiliyor. Netice de siyaset, bürokrasi ve sivil toplum kuruluşu varoluş sebebinin dışına çıkarken, asli olarak var olma, vücut bulma özelliğini kaybediyor. Bu durumda üretilen faaliyetler ise toplumsal fayda sağlamak yerine toplumsal gerilimleri ve menfaat çatışmaları berberinde getiriyor.
Bu ilişkiler yumağı içersinde aslında sosyal bir fayda sağlamak amaçlı kurulmuş olan ve birlikte çalışıldığın da zaman güç ve enerji tasarrufu sağlayacak olan sivil toplum kuruluşları zaman zaman bir birinin ayağına basıyor. Kıskançlık, bir diğerini yıpratma girişimi, haset kol geziyor.
Aslında kendine ve değerlerine güvenen hiçbir sivil toplum kuruluşu, bir diğer sivil toplum kuruluşuna engel çıkartmamalıdır.
Çünkü “Kendi ışığına güvenen; başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz. (Victor Hugo.)” veya "Güneşinden emin olan, başkasının yıldızından korkmaz."
Sivil Toplum Kuruluşları Platformları çekişmenin, nizanın aksine birleştirici rol oynamış önemli bir misyon üstlenmiştir.
Konya’da başlayan Sivil Toplum Kuruluşları Platformu diğer illere emsal olmuştur, her geçen gün farklı illerde de platformlar oluşmaktadır.
“Birlikte Rahmet, Ayrılıkta Azap Vardır”
Allah birlik, dirlik ve berberliğimizi bozmasın, bozmaya tevessül edenlere ise fırsat vermesin.
Mustafa ŞİMŞEK
Sağlık-Der Konya Şube Başkanı